(1)Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar,
mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
(2)Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da
yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
(3)Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi,
miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
(4)Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir.
Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.
(5)Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar,
haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.
Mirasın paylaşımına kadar tereke, elbirliği ortaklığı (iştirak hâlinde hak sahipliği) rejimine tâbi olur. Miras ortaklığı, kanundan doğduğu için mirasbırakan ve mirasçılar, yapacakları bir tasarruf işlemi ile bu ortaklığın doğmasına engel olamazlar. Miras ortaklığının konusu terekedir. Tereke; gerçek bir kişinin ölüm veya ölüme benzer hâllerden biri gerçekleştiğinde mirasçılarına geçen özel hukuk ilişkilerinin tümü anlamına gelmektedir. Miras ortaklığının tek amacı terekenin paylaşılmasıdır. Miras ortaklığı miras ortaklığına yasal ve atanmış mirasçıları kapsamaktadır. Paylaşma yapılıncaya kadar hiçbir mirasçının tereke üzerinde somut, ayrı bir payı yoktur. Bu sebeple mirasçıların birbirlerinin rızasını almadan yaptıkları işlemler geçersizdir. Ancak olağan işleri her mirasçı tek başına yapabilir. Kanun amacı tasarruf işlemlerinin her mirasçının beraber yapmasını istemektedir çünkü tereke bu işlemlerden etkilenecektir. Miras ortaklığının temsilcisi tüm mirasçıların birlikte seçebileceği bir mirasçı olabileceği gibi temsilcinin atanması sulh hukuk mahkemesinden de istenebilir. Tereke temsilcisi terekenin paylaşılmasında yetkili değildir, ancak özel yetki verilebilir. Temsilcinin atanması ile mirasçıların yetkileri sona erer.
“Bölge adliye mahkemesince; yargılama sırasında ilk derece mahkemesince davacı vekiline,
diğer mirasçıların davaya muvafakatlerinin sunulması yönünde süre verilmesi üzerine diğer iki mirasçı
tarafından taraflarına miras yoluyla intikal etmiş taşınmaz için açılan işbu davayı …’ın tek basına takip
etmesine muvafakat ettiklerine dair noterden tanzim edilmiş muvafakatnamenin dosyaya sunulduğu, bu
itibarla taraf teşkilinin sağlanmış olduğu gözetilerek uyuşmazlıgın esasının incelenmesi gerekirken,
yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı
gerektirmiştir.”(Yargıtay 3. HD., 2021/8654E. ve 2022/630 K.)
“Dosya içeriğinden; …’nin tereke temsilcisi olarak atandığı, mahkemece dava dilekçesi, cevap
dilekçesi ve duruşma zaptının tereke temsilcisine tebliğ edildiği ve 13.11.2018 ile 17.12.2019 tarihli
celselere tereke temsilcisi sıfatıyla …’nin katıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, terekeye
temsilci atanmasından sonra tereke ortağının ya da ortaklarının davayı takip yetkisi ortadan kalkar. Bir
başka ifadeyle davayı açan mirasçı ya da mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve buna bağlı
olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsil eden mümessile geçer. Somut olayda, gerekçeli
karar tereke temsilcisi …’ye tebliğ edilmesine karsın, tereke temsilcisi kararı temyiz etmemiş, ancak
karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Oysa; davacı mirasçıların davada takip yetkilerinin
kalmaması nedeniyle kararı temyiz etme hakları da bulunmamaktadır.”
(Yargıtay 1.HD., 2021/1078 ve 2021/2929)